Mutluluğunuz kurşunla göğe, acıyla yere düşmesin

Düğünler, nişanlar ve asker uğurlamaları hayatımızın en özel anları; mutluluğumuzu paylaşmak, birlikteliğimizi pekiştirmek için bir araya geliyoruz. Ancak sevinci gösterme biçimimiz kurşunla göğe, acıyla yere düşebiliyor. Havaya ateş açmak yalnızca tehlikeli bir gösteriş değil, aynı zamanda gelişigüzel sıkılan her merminin bir günah, her tetiğin bir ağır vebal taşıdığı gerçeğini de unutturuyor.
Fizik kanunları basit: Yükselen mermi mutlaka geri düşer ve saniyeler içinde ölümcül hızlara ulaşır. Kimin başına, hangi çocuğun, hangi annenin yüreğine saplanacağını kimse öngöremez. O tek hamle, düğün bahçesindeki kahkahaları bir anda feryada, ömürlük hatıraları derin bir travmaya çevirebilir. Yasal boyutta da durum nettir; Türk Ceza Kanunu’na göre genel güvenliği kasten tehlikeye atmak suçtur ve hapis cezasına kadar uzanan ağır yaptırımlar doğurur. Bir ömür boyu pişmanlıkla geçecek günlerin karşısında, birkaç saniyelik “gösterişin” hiçbir değeri yoktur.
Bu nedenle, sevdiklerimizi korumanın en basit, en insani yolu belli: Düğünlerde, eğlencelerde silaha değil alkışa sığınalım. Davul–zurna, klarnet, keman… Neşeye yakışan her ses serbest; barut kokusu değil, çiçek kokusu yayılsın etrafa. Gelin olurken saçlara takılan çiçeklerin, damatlığın cebindeki mendilin üzerine barut karası bulaşmasın, çocuklarımız düğün anılarına korku değil oyun eklesin.
Çağrımız nettir: Hangi şehirde, hangi sokakta olursa olsun, havaya ateş açma “geleneğini” bugün bitirelim. Bir sonraki düğünde sevincinizi göğe değil birbirinizin kalbine nişanlayın; kurşun yerine sevgi paylaşın. Sıktığınız her el, sıktığınız her tetiği anlamsız kılar. Gelecek nesiller bu bilinçle büyüsün; düğünlerimizi barut değil mutluluk kokusu kaplasın.